top of page
  • Yazarın fotoğrafıTevfik BALA

KALPLER SİZLERİ UNUTURMU…

Güncelleme tarihi: 6 May 2022

“Din afyondu dedim uzun yıllar ama yanılmışım. Özür dilerim tüm dindarlardan. Meğerki futbol afyonmuş, gençlerimizi uyutan, uyuşturan, düşündürmeyen” diyen adam, dünyadan göçeli çok uzun zaman oldu…


Kim bilir, belki de bu gün yaşıyor olsaydı, benim dediğimi benden önce diyerek, zamanın yüklediği yenilgilerden dert yanarak yine özür dileyecekti…


Bu gün Sosyal Medya-İnternet afyondur ve bu afyonla gençlerimiz, genç neslimiz, uyuşturuluyor, uyutuluyor ve geleceğimiz kirletiliyor, israf ediliyor ve de tüketiliyor…


Futbol çocukluğumuzdan beri hayallerimizi süsleyen, umutlarımızı besleyen, bizleri memleketimize bağlayan, memleketimizin takımıyla bizi diri tutan, güçlü kılan, sevindiren, mutlu eden, üzen, yeni dertler yükleyen, haftaları, ayları, seneleri birer acı kabus gibi yüreğimize boca eden, hikayeler, masallar, yaşanmış anılar, duvarlara ve yüreğimize astığımız, bazen sevinç göz yaşları, bazen üzüntü göz yaşları döktüren fotoğraflardı…


Koca 38 yıl; çocukluğumuzdan gençliğimize, gençliğimizden olgunluğumuza ve dahi olgunluktan yaşlılığa adım attığımız, uzun bir zaman süreci…


Çocukluk ve gençlik halimizle birbirimize sarılarak, dolanarak, bir birimizi kucaklayarak, insanlığımızı, kardeşliğimizi, iyilik ve güzellikleri büyütmeye çabalardık, futbolun üzerinden…


Adam süslerine bezenmeden, çocuk adamlar olarak, onurlu, dik yürüyüşler yapardık, hakkı tutmak, hakkı savunmak adına yollara düşerdik, bellediğimiz davalar uğruna…


O zamanda, bu zamanda, gönülle dil arasındaki mesafeyi hesap edemeyen, her şeyi paraya bağlayan, eğreti adamlar bizleri hiç anlayamadılar. Bu günde çocuklarımızı, gençlerimizi anlayamıyorlar ve her şeyi paraya, ihtirasları peşine koşmaya, başarı diye aldıkları teneke parçalarına bağlayarak, insanlığı, kardeşliği, iyilik ve güzellikleri kirletmeyi sürdürüyorlar.

Oysa çocuklardır, oysa analardır, oysa alın teriyle kazanılmış haklardır, bu dünyadan cennete merdivenleri uzatanlar…


Fıtratı bozulmamış, yaşayan her çocuğun, her gencin yüreği içinde bir başka çocuk, kardeş olarak hep vardı, iyilikler, güzellikler hep vardı…


Bu gün; makamından, şöhretinden, parasından, başka bir değeri olmayanların, hayata dair yalanlardan, çirkefliklerinden, hilelerden başka parolaları kalmadı…


Yalanlar, hileler, haksızlıklar; doğrulardan, iyiliklerden, güzelliklerden, onurdan, erdemden, haktan, arda kalanlar değildi elbet. Bütün bu iğrençlikler, çocuklarımızın, gençlerimizin, gönül dünyalarına, geleceklerine bırakılan, engerek yılanı yada zaman ayarlı bombadan başka bir şey değildi…


Çirkinlikleri, haksızlıkları, kötülükleri, eğreti adamlıkları, onur, güç, adamlık gösterisine yükseltenlere inat, isyan ahlakını yüreklerimizde büyüterek hakkı, doğruları, iyilik ve güzellikleri, insanlığı, kardeşliği çocuklarımıza, gençlerimize anlatmanın bir yolunu, sevdikleri araçlar üzerinden bulabilmeliyiz…


Şampiyonluk derdimiz, sporla olan derdimiz, Trabzon’u ve Trabzonspor’u sevme derdimiz; dünyayı mamur etme, insanlığı kucaklama, geleceği yaşanılır kılma derdidir…


38 yıl süresince tecrübe edindiğimiz; insanlığın yolunu terk etmeyenleri, insanlığın yolu da terk etmiyor ve bir başka yerlere, kaoslara, kötülüklere, çirkefliklere çıkarmıyor…


38 yıl önce yola çıkarken, yol defterine yazdıklarını, tam 38 yıl sonra, yolun sonunda okumayı Trabzonspor becere bilmiştir…


Uzun yılların verdiği bazen artan, bazen eksilen birikimlerin son yıldaki toplamlarıyla, alışıla gelen kazanma ruhunun yanına, futbolun estetiği ve doğruları da eklenince “Bize Her Yer Trabzon” muştusu hayat bulmuş oldu…


Başta Trabzon şehri olmak üzere, Türkiye’nin tüm şehirlerinde ve yurt dışında bir çok şehirlerde şampiyonluk horonları durmadıysa, kemençe sesleri susmadıysa, aşık ile maşuk renklerini bordo-mavi yapmanın huzuruyla, geleceğin gün doğumu şafaklarına ve gün batımı ufuklarına keyifle bakacaktılar elbet…


Tüm Türkiye’de ve yurt dışında bir çok ülkelerin şehirlerinde, insanlığın, kardeşliğin büyüttüğü alkışlar yüreklere de, avuçlara da hoş gelmeye başlamıştı artık…


38 yıl boyunca, bordo mavi renklere gönül veren dostlar; yol arkadaşlığını, dava arkadaşlığı ile birleştirerek, bıkmadan, usanmadan, erinmeden, yorulmadan, özlemlerini diri tutarak, bütün engelleri aşarak, bariyerlerdeki tüm paslı çivileri sökerek, tüm zorbaların zorlamalarına direnerek, çirkeflerin çirkefliklerini bertaraf ederek, hile ve tuzakları aşarak, büyük denizlerin dalgalarıyla boğuşarak, yolcularını ve gemisini şampiyonluk limanına taşıyarak saygıyı da hak etmiş oluyordu Trabzonspor…


İnsanlığı, kardeşliği, onuru, erdem kabul ederek, sporun estetiğini futbol oynayarak insanlara gösterirken şampiyonluk yıldızını da göğsüne takmış oluyordu Trabzonspor…


Verilen emekleri, akan gözyaşlarını, dökülen terleri yok saymaya kalkmak, görmezlikten gelmek, kendi eksikliklerini, yanlışlarını, kurdukları yalan dünyalarını kamufle edebilme çabalarından başka bir şey olamayacağı aşikârdır elbet…


Trabzonspor 38 yıllık özlem ve hasretin sonunda hakkı verilmiş emeklerle, dökülmüş alın terleriyle süslenmiş bir şampiyonluğa, çirkef dil uzatmak, kem sözler söylemek, dil uzatanların, kem söz söyleyenlerin insani kumaşlarının kalitesini gösterir ancak…


Elbette ki hiç kolay geçmedi bu 38 yıllık süreç, onca badireler atlatıldı, onca ateşten çemberlerden geçildi, onca ateşten gömlekler giyildi…


Bunca çileli yıllar sonunda, inancın ve sadakatin yoğrulmasıyla oluşturulan özel takım, kadim duygularla ve bilimsel gerçeklerle bütünleşen doğrular sonrasında, tarihi süsleyen resimleri duvarlara asmayı başardılar…


38 yıl sonra emeğin teriyle, alnın teriyle yüreklere yazılan bu güzel şampiyonluk hikâyesi, tarih sayfalarına hangi kalemle, hangi şiveyle, hangi, dille yazılırsa yazılsın, herkes tarafından tebessüm edilerek okuna bilinecektir artık…


38 yıl boyunca naif yürek sandıklarında saklanmış ve her sene tozları alınmış olan bordo mavi bayraklar, özenle yıkanmış, özenle ütülenmiş ve asılacakları yerlere özenle asılarak dalgalanmaya başlamıştır…


Bu şampiyonluk yürüyüşünde tesadüf duraklarına mola verilmeden, hakkıyla verilmiş emekler, hakkıyla dökülmüş alın terleri sonucunda hakkıyla kazanılmış onurlu bir şampiyonluk vardır…


38 yıl sürecinde; bazen son dakikalarda kaybedilen şampiyonluklar olurken, bazen masa başı İngiliz oyunlarıyla şampiyonluklar çalınmış, hak edilmiş haklar gasp edilmişken, kimileri gözyaşlarını içine, kimileri yüreğinin derinliklerine akıtarak, isyan ahlakını diri tutmaya çalışmış, kimileri ise gözyaşlarını yüreğindeki asil kanla harmanlayarak dışarlara akıtmıştı…


Ama bütün bu acılara rağmen yürüyüş devam etti, inanç ve azim hiç bitmedi, horonlar hiç durmadı, kemençeler hiç susmadı, yürekteki özlem ateşi hiç sönmedi…


Bu şampiyonluk alın teri, emek ve ana sütü gibi helal bir hakla, en doğru bir biçimde gönüllere yazıla bilir…

Emeğinizle, alın terinizle beslediğiniz bu şampiyonluk; hayırlara vesile olacak güzellikleri getirsin, iyilikleri büyütsün, insanlığı ve kardeşliği pekiştirsin inşallah…


Son olarak, bu şampiyonluk haklı bir zaferin tarihi, gelecek zaferlerin başlangıcıdır. Artık sloganımızı da “o sene bu sene ve bundan sonra her sene” sloganına çevirerek, tüm gönül dostlarımıza selam ve selametlerle; tebrikler memleketim, tebrikler Trabzonspor’um, iyi ki varsınız ve hep var olasınız diyelim...



655 görüntüleme0 yorum
bottom of page