top of page
  • Yazarın fotoğrafıTevfik BALA

Seçime Üç Kala…

Güncelleme tarihi: 8 Mar

Aday adaylık süreçleri, meclis üyesi tespitleri ve açıklanan adaylar, tespit edilen meclis üyeleri derken koca zaman bitmek üzere ve seçime üç kala neler oluyor meydanlarda…


Cumhur ittifakımı yoksa Millet ittifakımı, ittifak paydaşlarından çıkan ittifaklara bağımlı olmayan adaylar mı ipi göğüsleyecekler?


Her çalışmanın, her yürüyüşün içinde yaşanan kocaman kırılmalar, dağılmalar, kızdırılarak, küstürülerek başka limanlara kovalananlar yada kendi isteğiyle başka limanlara sığınanlar, tek başına bayrak açanlar yada değerlerini değer görmeyip unutulmuş varsayımlarla köşe bucaklara itilenler, bilerek, isteyerek görülmeyenler, üstleri çizilenler ve sonuçta sandığa gitmeyi zül sayan yada sandığa gidip il adayına oy verip, ilçe adayına boş oy vermeyi kafasına koymuş dünün aktif çalışan gönül insanları, bu gün küskünler, kırgınlar ordusuna katılarak, dost bildiklerine gönül sitemlerini besleyip büyütmeye devam ediyorlar.   


Seçime üç kala nasıl olacak bu işler? Kime yarayacak, nereye çıkacak bu yürüyüşler?


Aslında en kolayıdır aynı camia içinde, aynı yolda olanlarla sarılarak, kucaklaşarak, helalleşerek, gönüllere dokunarak el ele tutunarak, dem kokulu bir bardak çayın buğusunda, bir fincan kahvenin telve hikayesinde ve anılarında buluşarak yol almak.


İhtirasları, yalanları, entrikaları, İngiliz oyunlarını, ali cengiz yaklaşımları, ben merkezli duruşları, makam ve mevki sarhoşluklarını, her vakti kendi vakti ve her hali kendi hakkı görmeleri, nimet-külfet dengesizliklerini, sözüm ona bölüşülmek istenilmeyen pastaları bir kenara yada çöplere atarak, samimi bir biçimde gönülleri açmak ve gönüllere dokunmak, yol arkadaşını, her bir camia neferini kardeş bilerek, kardeş ilan ederek yeniden başlamak gerekiyor.


Ama ne hikmetse olmuyor, olamıyor, insanlık kumaşları kirletilmeye, sökülmeye, yırtılmaya maruz bırakılıyor, insanlık mevsimleri çoraklaştırılıyor.


Sonuçta iyi niyetli, dava şuurlu kardeşlikleri önemseyen sürecin belki de en masumları, dipten tepeye kadar hesap vermek zorunda kalırken, atı alan çoktan Üsküdar’ı geçmiş, dünyalıklarına kavuşmuş oluyor.


Seçime üç kala Cumhur ittifakının ana bileşeni ve omurgası konumunda  Milli Görüş geleneği; her ilçede kırgınları, küskünleri, öteye beri itilenleri, görmezden gelinenleri, kazanıldığında ağır gelir denilenleri, nefse göre dinlendirilenleri, keyfe keder üzerleri çizilenleri, yalanlarla-entrikalarla ötekileştirilenleri geriye getire bilmek, sandığa gitmeyecek olanları sandığa getirebilmek, boş oy atacakları vaz geçirebilmek, saha çalışmalarına getirebilmek, farklı kesimlerden gelebilecek yüzde yarım oylardan, yorulmalardan, boşa enerji harcamalardan, ödün vermelerden daha kolay, daha kardeşhane bir çalışama olacağı doğru değil mi?


Hala vakit varken, seçime üç kala, emeklere yazık olmadan…  


Oturup biraz düşünmek, muhakeme yapmak gerekmez mi? Acaba niye bu kırgınlar var? Acaba niye bu küskünler ordusu var? Acaba niye bu garip savrulmalar var? Acaba yoldan, yol arkadaşlığından ayrılanlar niye ayrılmışlar?


Birazda çuvaldızı kişiler kendilerine batırıp neydi bizim kayıkçı kavgalarımız? Ona buna kızmakla, ona buna kırılmakla, onun bunun ihtirası, şunun bunun İngiliz oyunları sebebiyle kadim dava yolundan sapılır mı? Dünyalık boş şeyler uğruna ümmetin gemisi terkedilir mi?

Daha dün aynı bardakla su içilirken, aynı tastaki çorbaya kaşık çalınırken, aynı sofrada peynir ekmek yenilirken ne oldu da bu gidişler, bu kırılmalar, bu küsmeler olmaya başladı?


Gidenler kadar, kırılanlar kadar, küsenler kadarda olsa ilçelerde sorumlu olanların, işleri yürütenlerin hiç mi eksiği, gediği yok? Stratejik açılımları olan yanlışlarda, meselelerde vebal yok mu? Varsa kimin omuzlarında kalacak bu vebal? Yoksa yine tuzu, biberi mi denilecek? Bu kadar tuz biber fazla değil mi?


Derdimiz küskünleri, kırgınları, kenara itilenleri, sandığa gitmeyecekleri, gittiğinde ise il adayına oy verip ilçe adayına boş oy verecekleri en azından seçime üç kala sahaya çekmek, çalışmalara dahil etmek, gönül birlikteliği inşa etmek ve yeni bir dünya kurma yolunda millet olarak emin adımlarla yürüye bilmek.


Yanılmayalım, yanıltmayalım ve caddeleri, sokakları devasa görsellerle süslemek, biz bize resimler çekip yayınlamak, kalabalık raporlar doldurmak, gönüllere dokunamadan sarılıp kucaklaşmak, gözlerin içine samimi bir yürekle bakamadan elleri sıkıp tokalaşmak, en yakınını, memleketlini, komşunu, yürüdüğün yol arkadaşını, en yakınında diklenen gönül-daşının yüreğine eylem ve söylemler inemiyorsa kime ne demeli?


Yarışın sonuna gelindiğinde kale yakıştırması yapılan şehirlerde, ilçelerde, beldelerde dünden bu güne yapılmış olan seçimlerinin en yüksek fiili ve kavli gönül desteğine ulaşarak ipi göğüsleyebilmek adına nasıl bir çözüm yolu, nasıl bir yürüyüş yolu bulmalı ki kırgınları, küskünleri, kızgınları ve değersiz hissettirilenleri sandığa götürebilmeli?


Asırlar öncesinde Aristo'nun "Politika dostlukları zedeler. Politikacılar yollarına devam ederken sizler dostlarınızı yitirdiğinizle kalırsınız..." sözüyle sözlerimizi toparlarken olup bitenler karşısında biraz da kendimize bakmayı ihmal etmeyiz her halde.


2053, 2071, 2100 yıllarına doğru Yeni Türkiye vizyonuyla yeni bir dünya kurmak için yerel seçimler ve büyük şehirler önemli adımlardır.


Batının mottosu haline gelen “Türkiye Türklere bırakılmayacak kadar önemli bir ülkedir” sözünü güncelleyerek ülke olarak yol almak zorundayız.


Bizim derdimiz asla meclis üyesi olmak, belediye başkanı olmak, makam peşinde koşmak, koltuk kapmak, dünyalıklar uğruna  çırpınmak, kardeşlerimizle uğraşmak değildir.


Bizim hedefimiz küçük hedefler, bizim dertlerimiz küçük dertler olamaz. Bizim hedefimiz ve derdimiz yaşanılır adil bir dünya kurmak ve hak medeniyeti ile bu dünyayı ihya ve inşa etmektir…


Umutluyuz ve inanıyoruz; bu dünyayı bu toprakların Elif Kuşağı Gençleri ve gönül insanları birlikte kuracaklar inşaALLAH…


Selam ve dua ile…  

 



194 görüntüleme0 yorum
bottom of page