top of page
  • Yazarın fotoÄŸrafıFatıma Betül Tatar

Otomatik Portakal ve Tevbe Ãœzerine

Güncelleme tarihi: 15 Şub

Anthony Burgess ‘in oldukça popüler bir kitabı olan Otomatik Portakal’ da 15 yaşında bir çocuğun her türlü suça ve kötülüğe bulaştıktan sonra en son bir cinayet işlemesi üzerine yakayı ele verip hapishane hayatını ve sonrasında suçluların kötülük yapma düşüncesini yok eden bir tedavi projesine kobay olması anlatılıyor.


Buraya kadar biraz toplumsal tahlil, biraz sistemsel eleştiri biraz da bilim kurgu olarak adlandırabileceğimiz romanda asıl dikkatimi çeken şey kahramanımız Alex’in kobayı olmayı özgürlüğü karşısında kabul ettiği deney. Bu deney de Alex’e kendi işlediği suçlar ve daha kötüleri bir film gibi izletilerek ve bu sırada bir ilaç verilerek bir kötülük gördüğü zaman ya da beyninden bir kötülük geçtiği zaman vücuduna verilen ilaçların da etkisi ile, bulantı, ağrı, halsizlik, baş dönmesi gibi acı veren reaksiyonlar göstermesi sağlanıyor ve bu düzenli olarak şiddeti artırılarak sürdürülüyor. 


Psikoloji de koşullu şartlanma olarak da geçen bu deney sayesinde Alex artık kötülük yapmayı aklından geçirdiğinde dahi aynı sıkıntıları yaşamaya başlıyor ,üstelik kendisine kötülük yapanlara da karşı koyacak direnci olmadan onlara kendini teslim ediyor. Hatta sırf canı öyle istiyor diye zevk için adam döven bir karakter iken dayak yemenin, dayak atmaktan daha mutluluk verici olduğuna ikna oluyor.


Toplumsal düzen açısında bakıldığında buraya kadar bir sorun yok aslında. Kötülük düşündüğünde suçlunun acı çekmesini de işlediği suçların cezası olarak değerlendirmek de bir nebze mümkün olabilir. Fakat burada sorulması gereken bu suçlunun gerçekten suç işlemek istemekten vazgeçip geçmediği, suçlu bu kararı kendi iradesi ile yaptıklarından pişman olarak almıyor, verilen ilaçların tesiri ile ağrılara dayanamadığı için suç işleyemiyor. Bu da suçlu da olsa kişinin var olan iradesini yok saymaktır.


İslam tam da  burada karşımıza tevbe kavramı ile çıkar; İslamda tevbe sistemi  kişinin suçunun farkına varıp, kendi iradesi ile pişman olup önce suç işlediği kişi ile helalleşmesi( ki helalleşme burda o kişiye kendini afettirmesi için çaba harcaması anlamındadır.) sonra yaratandan af dilemesi ve bir daha bu suçu işlemeyerek suçun toplumda da yayılmasının önlenmesi şeklinde işler.


 Kitapla kıyaslama yaptığımızda Alex’in tedavisinde eksik olan en büyük nokta pişmanlık ve helalliktir. Dayak attığı, tecavüz ettiği, malını gasp ettiği hiç kimseden özür dilemeyen kahramanımız bunlar için etkin bir pişmanlık da duymuyor sadece hapisten çıkmak için kendisine yapılanlara razı oluyor. Ama tevbe eden kişi evvela kendisi işlediği suçun vahametinin farkına varmalıdır. Çünkü insanları suç işlemekten vazgeçtiğine inandırsa bile hakikati bilen bir Yaratıcı vardır ve son hesabı da yaratıcı görecektir. Tevbe eden kişinin aynı tekrar işlememesi tevbesinin gerçekliğinin en büyük delilidir.


Biz kitaptaki suçtan caydırıcılığa ağırlıklı  olarak baksak da kitapta işlenen bir diğer konu kişinin iradesinin yok sayılmasıdır. İslam insana akıl ve irade vererek iyiyi ve kötüyü seçme hakkı tanımıştır. Bu hak insanın en büyük özgürlüğüdür. İnsana iyiyi veya kötüyü seçtiğinde ne olacağını anlatan İslam seçimi insana bırakmış ama hep iyiyi tavsiye etmiştir.


 Kitapta insanın iradesiz bir şekilde yaşaması katlanılmaz bir acı olarak karşımıza çıkar, öyleki yaşadığı acılara dayanamadığı için kötülük yapamayan Alex aslında iyileşmemiş, içinde ki kötülük yapma istediği sönmemiş, sadece yaşadığı acılara katlanamadığı için bastırmış ya da vazgeçmiştir. İslamda ise insanın bilinçli iradesi ile kötülük yapmaktan vazgeçmesi durumunda mükâfat vardır ve tevbe kabul edilir.


İslam tevbe eden kişiyi helalleşme sağlandıktan sonra artık geçmiş suçları ile yargılamaz ve etiketlemez. Bu da insanın iyileşmesi için çok büyük bir mükâfat ve toplumsal düzen için muazzam bir inceliktir. Kahramanımız hapisten çıktıktan sonra da işlediği suçlar yüzüne vurularak suçlanmaya devam edilmiş ve toplum içine alınmak yerine tekrar dışlanmış ve siyasi ekollerin kuklası haline gelmiştir.


Tüm yaşadıklarının sonunda huzurlu bir ortamı gören kahramanımız yaşadıklarının hepsini geride bırakarak sakin ve huzurlu bir hayat yaşamayı tercih ediyor. Çünkü insanın fıtratı zaten huzuru ve iyiliği ister, çünkü insan iyi ve masum olarak yaratılmıştır.

Allah güzeldir, güzel olanı sever.




bottom of page